14 Nisan 2016 Perşembe
Günün Notları
Kısa bir aradan sonra buradayım. İçtiğim D vitaminleri işe yarıyor sanırım, üşengeçlik ve depresyon sandığım kolumu dahi kaldıramama hali azalmaya başladı. Yıllık izne çıkmam da bonusu oldu elbette.
Sevgilimin instagramda paylaştığı bir fotoğraf sonrasında çocukluk anılarımızı konuştuk. Ben çocukluğumu hep üzülerek anıyorum. Büyük kısmı yokluk, borç ve zorluk içinde geçti. Ne bisikletim oldu, ne atlıkarıncaya bindim ne de oyuncaklar alındı bana. İnsanların cd çalar almaya başladığı dönemde ben daha yeni bir walkman sahibi olabilmiştim o da yaz tatilinde çalıştığım için kazandığım para sayesinde. Cep telefonuna bile üniversitedeyken sahip olabildim o bile kolay olmadı. Çocukluk anılarımla aram hoş değil. Evet bana kattığı çok şey oldu ama bugün bile bisiklete binemiyorsam geçmişe olan küslüğümdür sebebi.
Burnumuz yeterince sızlayıp gözlerimiz de dolduğuna göre daha eğlenceli şeylerden bahsedebiliriz sanırım.
Bu aralar okuma hızım iyi gidiyor. Haftada 3-4 kitap okuduğum oldu. Umarım böyle devam edebilirim.
Kafa dergisini biliyor musunuz? Sevgilim sayesinde haberdar oldum ben de. Sanırım Kasım ya da Aralık ayından beri alıyoruz dergiyi. Çok keyifli bir dergi, tavsiye ederim.
The Dears ve Ane Brun konserlerini izledik geçtiğimiz haftalarda. İkisi de beklediğimden daha hareketli ve keyifli geçti.
Blogu eskiden beri takip edenler bilir en sevdiğim etkinlik İstanbul Film Festivali'dir. Her sene festivalin bir haftasına yıllık izin alırım. Bu yıl da aldım ancak bilet sayısını 10 olarak sınırladım. Güzel tarafı sevdiğim o güzel adamla birlikte filmler arasında koşturmak, kahve ya da çay keyfini birlikte yapmak, filmlerle ilgili atıp tutmak oldu. İyi ki öyle oldu.
Bazı anlar var dondurmak ve orada uzun uzun kalmak istiyorum. Size de oluyor mu? Oluyordur mutlaka! Bu fotoğraf o anlardan birine ait, her baktığımda tekrar tekrar o mutluluğu hissedeyim diye.
Çarşamba günleri ritüelimiz var, ben (mecburen) Gebze'den servise binip trafikte daralarak gelirken sevgilim vapur keyfi ile Kanlıca'ya gelir, çayımızı içip, kurabiyemizi yerken hasret gideririz. 1 saatlik vapur keyfi yapan ve bol bol güzel fotoğraflar çeken sevgili her defasında beni kıskandırır! :) Bu hafta festivalde bir film izledikten sonra banyoyu bekleyen filmlerimizi Sirkeci'ye götürdük. Akşam eve dönüşte aynı vapuru kullandım. O bir saatlik yolculuk nasıl iyi geldi anlatamam. Vapur yolculuğunu çok severim ve hep iyi gelir. Ancak bu farklıydı. Hava temiz, gün güzel, manzara muhteşemdi. Sıkıldığınızda Boğaz'a Gidiş adı altında Eminönü'de bulabileceğiniz bu vapurlardan birine atlayıp uzun bir vapur yolculuğu yapın derim, emin olun iyi gelecek.
Sirkeci demişken aynı gün gara da uğradık. O gün aynı zamanda film fotoğrafçılığı günü idi. Biz de buna yakışır bir kutlama yaptık. Bol bol fotoğraf çektik.
Bilenleriniz vardır mutlaka, Sirkeci'de tarihi bir köfteci var Filibe. Ben daha önce ismini duymuş ancak gitmemiştim. Sevgiliden öğrendiğim kadarıyla minik dükkanlarından çıkıyorlarmış ancak mevcut dükkanın hemen arkasına taşınmışlar. Yolunuz düştüğünde uğrayınız efendim, gerçekten iyi köfteler yapan bir mekan. Küçük bir esnaf lokantası gibi, lüks arıyorsanız değil ama lezzet için doğru adres.
Aslında yazacak çok şey var, birkaç gündür blogu sürekli açıp yazmaya başlıyorum ama bir aksilik çıkıyor ve yarım kalıyor. O yüzden yazabildiğim kadarını paylaşmak en iyisi. Hem bir sonraki yazı için de bahanem olsun.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Vapurda, hem de açık havada çizgi roman keyfiyle çıtayı yükseltmişsin bakıyorum, hmm. :D
YanıtlaSilFilibe Köftecisi yerinden olmasın be.
https://www.change.org/p/meshurfilibekoftecisi1893?recruiter=65286032&utm_source=share_petition&utm_medium=copylink
Nedense intikamın acı olacakmış gibi bir his var içimde :D
SilOlmasın bence de umarım işe yarar!