29 Aralık 2009 Salı

Yalancının Resmi



Kitap okumak için parka gelen bir Kadın ve Adam'ın karşılaşması ile başlayan oyun, Adam'ın Kadın'a anlattığı hikayeler ile renkleniyor. Kadın, Adam'ın anlattığı hikayelere inanmasa da güzel olduklarını düşünüp onu dinlemeye devam ediyor.

Oyun gerçekten keyifliydi. Özellikle adamın anlattığı hikayeler ve anlatım şekli, oyun ilerledikçe kadının adama uyum sağlaması ve onun gibi hikayeler anlatmaya başlaması komikti :) Tavsiye ederim.

***

"nazım hikmet’le bira içtiğim günü anlatacaktım size"

“pablo picasso’yu böyle tanıdım işte”

“ne güzel ! siz çaldınız, pavarotti söyledi”

“gagarin ile tartışmıştım bu meseleyi”

“birbirimize baktık. benim adım albert dedi albert einstein. fizikçiyim”

“şinasi abinin meyhanesinde içer ve düşünürdük. daha doğrusu ben içerdim, orhan veli hem içer hem düşünürdü”

“birgün marlon brando’ya neden bu kadar kilo aldığını sordum”

1 Aralık 2009 Salı

Rita'nın Şarkısı


Her tiyatro izleyicisi gibi benim de sahnede izlemek istediğim, benim için özel olan birkaç isim var :) Bunlardan birini cumartesi günü (servis şoförünün insan üstü çabaları ile İstanbul trafiğini alt etmesi sonucunda) İstanbul Devlet Tiyatroları Cevahir Sahnesinde izleyebildim.

Oyun, Adana Devlet Tiyatrolarında sahnelenmekte olan ve turne kapsamında İstanbul izleyicisi ile buluşan "Rita'nın Şarkısı"ydı.

İçki problemi nedeniyle çalıştığı üniversite yönetimi ve öğrencileri ile arası kötü olan Dr. Frank (Çetin Tekindor) yönetimin kararı ve maddi ihtiyacı nedeniyle açık üniversite için ders vermek zorunda kalır. Gelen tek öğrencisi ise bir kuaförde çalışan, çenesi düşük, ucuz romanlar okuyan, kendisini -cahil- diye tanımlayan ve kendini bulmak isteyip kendini arayan Rita (Tülay Günal)dır.

Oyunda bu ikilinin, şiir, Blake, Macbeth, tiyatro, eğitim sistemi, Howard'ın mabadı, yakut yemişler ormanı, Çehov ve evlilik üzerine keyifli yorumları ve tartışmaları yer almakta.

Aralık programında iki hafta boyunca İstanbul'da görünen bu oyunu kesinlikle tavsiye ederim. Ayrıca bu keyifli oyunu izlememe büyük katkısı olan servis şoförümüze teşekkürü bir borç bilirim :)

27 Kasım 2009 Cuma

Tarla Kuşuydu Juliet


Yazıya iddialı bir cümleyle giriş yapayım :) Henüz sezon başındayız ancak bana göre Şehir Tiyatrolarının en keyifli oyunu bu.

Biletimi günler öncesinden almama rağmen yorgunluğun ve keyifsizliğin etkisi ile gitmekten vazgeçmiştim. Planım eve gidip depresif bir hava içerisinde sızlanmaktı. Ancak öğleden sonra yine ani bir değişiklikle oyunu izlemeye karar verdim. Ne iyi yapmışım. Oyundan çıktığımda yorgunluğum ve keyifsizliğimden eser yoktu :)

Oyuna gelince, hepimizin bildiği klasik Romeo ve Juliet hikayesinde bilinen finalin gerçekleşmediğini ve kahramanlarımızın 29 yıl 8 aylık evli olduğunu düşünün :) Her evlilikte yaşanan problemler ve buna ek olarak problemli bir kız evlat. Ve tüm bunlara dayanamayıp bu hengameye katılan Shakespeare!

Sahne dekoru, müzikler ( canlı performans ), karakterler ( hepsi muhteşemdi ama favorim Rahip Lorenzo ), oyunculuklar kısacası her şey mükemmeldi. Katkısı olan herkesin emeğine sağlık.

Oyundan çıktığımda aklımda sahneler, fonda mırıldandığım bir melodi ;

Aşık ol, haydi durma
Aşık ol, sakın korkma
Aşık ol, vakit varken aşık ol !

Mutlaka izleyin, izlettirin, keyiflenin :)

16 Kasım 2009 Pazartesi

Bekleme Salonu

Bu sezon şehir tiyatrolarında izlediğim ilk oyun. Sezon başlangıcı açısından gerçekten keyifli bir seçim oldu.

Oyun, bir firmanın eleman alımına ilişkin yaptığı elemelerin sonuna kadar gelmeyi başarabilmiş 3 adayın mülakat amacıyla "bekleme salonu"na gelmesini ve burada kilitli kalmaları sonucunda odadan çıkmak için verdikleri mücadeleyi anlatan -bence- başarılı bir oyun. Zekice kurgulanmış bir konu, özellikle Hansel ve Gretel masalına yapılan göndermeler, algıda seçicilik, iş hayatı mücadeleleri gibi konular başarılı bir şekilde işlenmiş.

Aslında oyun ile ilgili söylenecek çok şey var ama ne yazılsa spoiler olacaktır. İzleyip görmek gerek :)