21 Nisan 2013 Pazar

Sevil Berberi




Sanatın her dalıyla ilgiliyim. Ancak -maalesef- zaman ayırma konusunda sıkıntı yaşıyorum. Haftanın 6 günü çalışınca geriye kalan günde yetişmem gereken çok fazla şey oluyor. Bu nedenle opera hep geri planda bıraktığım, görmeyi çok istediğim halde bir türlü zaman ayıramadığım bir seçenekti benim için. Ancak yakın bir arkadaşımla ortak bir opera planı için konuşmamız sonucunda -o planın iptaline rağmen- ilk adımı attım, eminim gerisi gelecek! :)

Bildiğim (ve nette okuduğum) kadarıyla Süreyya Operası, İstanbul'daki tek opera binası! Dışarıdan ne kadar güzel göründüğünü hepimiz biliyoruz. Küçük olmasına rağmen içerisi de en az dışarısı kadar hatta belki biraz daha fazla güzel görünüyor. Ayrıca çalışanları da hem yardımsever, hem güleryüzlü hem de bilgiliydi.

Gösteriye gelince;
Rossini’nin Sevil Berberi operası, Fransız oyun yazarı Caron de Beaumarchais’in Figaro teması üzerine yazdığı üçlemenin ilki olan Le Barbier de Seville temel alınarak Sterbini tarafından librettolaştırılmış(*) ve ilk kez Roma’da 1816 yılında, Teatro Argentina’da sahneye konmuştur. (Oyun kitapçığında yer alan bilgilerdir.)

Konusu ise şöyle;
İlk perde Sevil’de bir sokakta açılır. Kont Almaviva ilk görüşte aşık olduğu Rosina’yı bulmak için Sevil’e gelir. Ancak Rosina’nın Doktor Bartolo ile evlendirilmek üzere olduğunu öğrenir ve ona ulaşmanın yollarını aramaya başlar. Berber Figaro da ona yardım etmektedir. İkinci perdede ise Kont ve Figaro, Rosina’nın evine girmeyi başarır. Kont kimliğini açıklayarak evlenme isteğini anlatır. Bunun üzerine Rosina, Kont ve Figaro bir plan yapar ve kaçmaya çalışır. Ancak bu esnada Basilio nikah için eve gelir, o akşam evleneceklerdir. Ancak şans aşıklardan yana olur.

Ben çok keyif alarak izledim, ancak ilk kez izlediğim ve henüz çok fazla bilgi sahibi olmadığım için tavsiye edemiyorum. Bu arada Sevil Berberi, ara dahil yaklaşık 3 saatlik bir opera. Planlarınızı yaparken bunu da dikkate alın derim.

Keyifli seyirler.



(*)Libretto, opera metni.

18 Nisan 2013 Perşembe

Sanat



Tiyatro Gerçek ile tanışmamı sağlayan oyun "Sanat". Hem ismi hem oyuncuları hem de konusu ile ilgimi çekmişti, ilk sahnelendiği günden beri fırsat yakalamaya çalıştım ancak yeni izleyebildim.

Oyunun yazarı Yasmina Reza'nın arkadaşı Serge, beyaz çizgili beyaz bir tablo alır. Oyun, bu konu üzerine olası diyalogları içerir.

Mark, Ivan ve Serge yakın arkadaşlardır. Serge, 200.000 Euro'ya bir tablo satın alır. Ancak Mark ve Ivan'a göre bir sorun vardır, çünkü tablo beyaz çizgilerden oluşan beyaz bir tablodur! Yani onlara göre değersizdir. Ancak Serge bu tablonun ressamından ötürü çok değerli olduğunu düşünmektedir ve onun tabloda gördüğü sadece beyaz çizgiler değildir.

Tabloya karşı fikirlerinin zıtlaşması ile sanata bakış açılarını, yaşamlarını ve dostluklarını da sorgulamaya başlarlar.

Bekir Aksoy, Hakan Gerçek ve Rüzgar Aksoy sahnede çok keyif alarak oynuyorlardı. Yönetmeni ise çok sevdiğim bir isim, Atilla Şendil.

Eğer "sanat" ilginizi çekiyorsa bu oyunu mutlaka izleyin derim.

Detaylı bilgi için http://www.tiyatrogercek.com/index.asp

Keyifli seyirler.

13 Nisan 2013 Cumartesi

Patron Kim

Tiyatro Ak'la Kara'da bu sezon sahnelenen tüm oyunları izledik. Artık ikinci evimiz gibi oldu. Şu ana kadar izlediğimiz tüm oyunlarında olduğu gibi bu oyundan da memnun ayrıldık diyebilirim.

İkiz erkek kardeşi Ferhat'ın yerine geçen Begüm'ün sevgilisi Furkan ile yurt dışına kaçabilmek için ihtiyacı olan parayı bulma çabasını, arka planına 80'ler ve muhteşem müzikleri de ekleyip anlatan bir oyun.

Öncelikle keyifli ve hareketli bir oyun. Karakterler çok eğlenceli. İçerisinde çok iyi seçilmiş şarkılar var. Özellikle oyuncuların dekor değiştirme sahnelerini çok sevdim ve orada kullanılan şarkıları da... Süresi yaklaşık 2,5 saat, biraz uzun ama sıkılmıyorsunuz. Bu nedenle tavsiye edeceğim oyunlardan biri.

Detaylı bilgi için; http://www.tiyatroaklakara.com/urun.asp?urun_id=84

Keyifli seyirler.

8 Nisan 2013 Pazartesi

Günün Notları



- Nisan ayının ilk gevezeliğine hoş geldiniz!

- İbb Şehir Tiyatroları tarafından düzenlenen "müzikal geceler" için biletler 15 Nisan'da satışta olacakmış, kaçırmayın!

- Karnaval.com aracılığı ile Borusan Klasik de dinlenebiliyormuş. Özellikle yolda dinlemek çok keyifli oluyor, hem kitap okuyabiliyor hem de müzik dinliyorum.

- Geleneksel bahar dönemi iznim başladı, süper bir program hazırladım kendime. Detayları zamanla buralarda olur.

- Deniz'in twitterdaki bir yorumu sayesinde Bonobo ile tanıştım. Çok keyifli albümleri var, tavsiye ederim. Hem Deniz'in de dediği gibi belki yeni albümlerinin şerefine İstanbul'a da uğrayabilirler.

- “Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi” isimli sergi 31 Mayıs tarihine kadar Tophane-i Amire'de olacak, kaçırmayın.

- Yorgunluk, grip vb gibi sebeplerle 5 festival filmimi kaçırdım, pek mutsuzum.

- 24 Mayıs tarihli Buika konserine bilet almak ise mutluluk sebebi.

- Bu aralar biraz yavaş okuyorum sanırım bir de ne okuyacağıma karar vermekte zorlanıyorum. Bu aralar zor beğeniyorum. Bu aralar depresyonda mıyım neyim?

- Böyle beklenmedik anlarda gelen kartpostallar ve bir de onları gönderen -çoğu blog sahibi- güzel insanlar var, iyi ki var.

- Bir de instagram var, fotoğraf makinemin bozuk olduğu bu uzun süreçte o olmasa ne yapardım bilmem!

- Bir de izleyeceğim iki opera için biletim ve yüksek dozda heyecanım var.

- Ayrıca çok güzel bir ajandam ve neredeyse her tatil günü dolu olan sayfaları var.

- Bir de şöyle bir şey var;

Bazen insanlar çok güzel oluyordu.
Görünüşleriyle değil.
Söyledikleriyle de değil.
Sadece varlıklarıyla.