22 Şubat 2014 Cumartesi

Külkedisi, Dansmavi ve Cyrano De Bergerac


Külkedisi

Sanırım en iyi bilinen masallardan biridir Külkedisi. Çoğu masalda olduğu gibi içinde bol miktarda iyilik, umut, aşk, kötüler ve imkansız gibi görünen ama gerçekleşen hayaller barındırır. Hepimiz Külkedisi’ne yakın buluruz kendimizi, ona kötülük eden üvey kardeşlerine kızar, prens ile yollarının tekrar tekrar kesişmesini umarız. Sanki gerçekmiş gibi. İstanbul Devlet Opera ve Balesi tarafından sahneleneceğini gördüğüm anda bilet almak için gerekli tüm hatırlatmaları yapmıştım, kaçırmamalıydım. Biliyorum ki çok fazla insan benim gibi merakla bekliyordu bu operayı. Bilet almak için pc başında beklerken yanılmadığımı da anladım çünkü normalde yarım saatte tükenen biletler 10 dakika içinde tükenmişti. Elbette bu merakın büyük olmasında eserin bilinirliğinin yanı sıra rejisör Yekta Kara ve getirdiği pop art yorum da etkili.

Masalın değişen detayları var sahnede ancak özünde aynı. Kesinlikle gidip görülesi, keyif alınası bir opera çıkmış ortaya. Sezon programında Mayıs ayında görünüyor, kaçırmayınız efendim.


Dansmavi

Bu sezon izlediğim en etkileyici gösterilerden biri oldu diyebilirim Dansmavi için. Gösteri sonrasında dışarı çıkınca farkına vardım, sanki tüm kötü düşüncelerden arınmış gibiydim. Kesinlikle iyi geldi bana.

Dansmavi, iki modern ve bir neoklasik eserden oluşturulmuş üç perdelik bir dans gösterisi. Creatures, Circle of Fifths ve Minyatür. Sanırım benim için en etkileyici olan kısım ilk bölümdü. Özellikle ikili danslar muhteşemdi. Bilet almak için verdiğim tüm çabaya değdi. Yine Mayıs programında tekrarı olacak gösterilerden, kaçırmayınız diyorum.

Cyrano De Bergerac

Tiyatro Akla Kara sayesinde izlediğim oyun. Evin salonundaymış gibi hissettiren sahnesini severim esasında ancak bu oyun daha büyük bir sahnede oynanmalı bence. Bir de karakterlerin bazılarına uygun oyuncu seçimi yapılamamış gibiydi sanki. Bunu hissettiğim karakterlere yakınlık duyamadığım için oyuna konsantre olmakta da zorlandım. Şu ana kadar bu sahnede izlediğim oyunlar arasında beğenimin en düşük olduğu oyun diyebilirim. Tabi bu değerlendirmede yüksek beklentimin de etkisi var.

Keyifli seyirler.



2 Şubat 2014 Pazar

Biraz Tiyatro

Geçtiğimiz ay izlediğim oyunlar ile ilgili yorumu yeni yazıyor olmam bloguma ve yazma amacıma saygısızlık olsa da daha fazla gecikmeden ve en önemlisi unutmadan yazayım diyor ve başlıyorum. Hem yeni yazılara sıra gelsin değil mi? Başka Sinema filmleri ve Günün Notları bekliyor köşede daha. :)



Bütün Çılgınlar Sever Beni

Arp sanatçısı Maria’nın kocası Yosif aldatıldığından şüphelenmektedir. Karısı ona göre mükemmeldir ve böyle birinin kendisi gibi birini seçmiş olması ona inandırıcı gelmemektedir. Bu şüphesinden emin olmak için yakın arkadaşı Angel’dan yardım ister. Angel, ikilinin tanışmasını sağlayan kişidir, aynı zamanda Maria’ya gizli bir hayranlık duymaktadır. Önce bu teklifi kabul etmese de Yosif tarafından planın içine itilir ve olaylar başlar.



Vakti Geldi

Sezon programı ilk açıklandığında büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Ancak sezonun ortalarında gelen yeni oyunlar yeniden umutlandırdı. Vakti Geldi de o oyunlardan biri.

Bürokrat, iş adamı ve profesör olan ancak geçmişlerinden kaçan, bu nedenle de görüşmeyen üç eski arkadaşa isimsiz mektuplar ulaşır ve aynı gece, aynı saatte bir tren garında olmaları istenir. Mektubu yazan kişi hiç tanımadıkları bir kadındır. Ve üçünün arasında sır olan, geçmişten kalan bir günün hesabını sormak için gelmiştir. Konuyu daha fazla anlatmayayım ipucu verme riski var. Ben oyunu çok sevdim, oyuncular, konu, dekor yani her şey gayet başarılı idi. Hele bir sahne vardı ki elimde olsa o anı fotoğraflamak isterdim.


O.B.E.B.

Geçen sezon izlemek için çırpındığım ancak bir türlü uygun günü yakalayamadığım bu güzel oyunu izledim. Yiğit Sertdemir, daha önce de yazdığım gibi Şehir Tiyatroları günlerinden takip ettiğim ve hem oyunculuğunu hem de yazdıklarını çok çok sevdiğim isimlerden biri. Her oyununa konusunu bile okumaya gerek duymadan gidebilirim.

Oyuna gelince, 1970’li yıllarda geçiyor. İsimlerini bilmediğimiz dört kadın hastanın, psikodrama ile merkezce belirlenmiş bir psikolog ve yardımcısı tarafından kafalarının karıştırılması ve hedeflerinin değiştirilmesini anlatıyor. Konu, oyuncular ve oyun şahane. Mutlaka zaman ayırınız efendim.


Bir İnfazın Portresi

Semaver Kumpanya oyunları izlemek istediklerimdendi. Ancak mesafeler nedeniyle fırsat bulmak kolay olmamıştı. Ekibi çok seven bir arkadaşıma yeni yıl hediyesi olarak oyunun biletini alınca kendime de almayı ihmal etmedim. Böyle güzel bir ekip ve mekanla tanışmak memnun edici.

Oyun, İnebahtı zaferini anlatan bir resim yaptırmak isteyen Venedik Cumhuriyeti yetkililerinin dönemin en ünlü kadın ressamı olan Galactia'yı ikna etmesi ve ardından yapılan resimle iki tarafın birbirine düşmesini anlatıyor. Yetkililer, zaferin coşkusunu anlatan bir resim beklerken Galactia savaşın vahşetini yansıtıyor. Öyle güçlü bir yansıma ki resmi gören askerler kendilerini savaş alanında zannediyor! Bu durumdan rahatsız olan yönetim ise sanatçının bakış açısını değiştiremediği noktada cezalandırmayı uygun görüyor!

Genel bir yorum gerekirse dört oyunu da çok sevdim. Bu nedenle hepsi tavsiyemdir.

Keyifli seyirler.