3 Aralık 2013 Salı

Midas'ın Kulakları

Apollon ile Pan aralarında hangisinin daha güçlü ve yüce olduğuna dair tartışır ancak bir sonuca varamazlar. Bu sorunu çözmek için bir yarışma düzenlenir. Yarışın galibini ise hakim olarak seçilen Kral Midas belirleyecektir.

Apollon, liri ile sadece “aklı” olanların duyabildiği ezgilerini sunarken Pan flütü ile yaydığı sesler sayesinde kendinden geçer. Yarışma sonucu Midas tarafından açıklanır, galip gelen Pan’dır. Apollon bu duruma çok sinirlenir ve ceza olarak Kral Midas’ın kulaklarını eşek kulaklarına dönüştürür. Midas, bu durumu saklamak için büyük çaba gösterir. Sırrını yalnızca berberi ile paylaşır. Ancak kimseye anlatmaması için onu tehdit eder. Berber ise bu sırrın yükü altında ezilmektedir. Bu durumdan biraz olsun kurtulabilmek için sırrı bir kuyuya anlatır. Ne de olsa kuyu kimseye söylemeyecektir. Ancak kuyudan çıkan su sazlıklara ulaşır ve esen rüzgarın etkisiyle sazlıklar fısıldamaya başlar “Midas’ın kulakları eşek kulakları”.

Önceleri durumu saklayan Midas, artık bu durumu sevmeye ve farklılığını güç olarak görmeye başlar. Halkına sırrını açıklamaya karar verir. Ancak sevinci uzun sürmez çünkü Apollon’un kendisine yeni bir sürprizi vardır.

İzlediğim en keyifli opera diyebilirim. Şu ana kadar orjinal dilinden, üst yazılı izlemeye alıştığım için Türkçe olmasını ilk önce garipsemiş olsam da ilerleyen dakikalarda gayet keyif aldım. Özellikle berber ve sazlıkların olduğu bölümleri çok sevdim(k).

Keyifli seyirler.

2 Aralık 2013 Pazartesi

Düğün Şarkısı


Bir otel odasındayız. Önceki gece verilen partiden kalan dağınıklığın yanı sıra kenarda duran gelinlik ve damatlık çekiyor dikkatimizi. Anlatıcımız aynı zamanda gelinliği giyecek olan kadın, sevdiği ve sevildiği adamın, Achilleus’un Ophelia’sı.

Adam, aynı zamanda kadının hayran olduğu bir oyun yazarı. Sahnede Opheila’yı oynayan kadını görür görmez aşık oluyor ve hisleri karşılık buluyor. Oyunda, kadın ve adamın düğün öncesi ve sonrası hayatını dinliyoruz Ophelia’nın bakış açısından. Maalesef mutlu bir hikaye değil. Yaşadıkları değişim mutsuzluğu beraberinde getiriyor.

Tek taraflı dinlediğimiz için hikaye bizim açımızdan biraz eksik kalıyor, tamamlamak bize düşüyor. Ancak bu oyuna dair olumsuz anlamda bir eksiklik değil. Sadece diğer bakış açısını görebilmek adına bir eksiklik. Yani adamın hislerini, kadının aktardığı kadarıyla öğreniyoruz. Belki ondan da dinleyebilseydik taşlar "daha fazla" yerine oturabilirdi. Ya da belki de Civan Canova öyle güzel yazıyor ve Berrin Akhasanoğlu öyle güzel oynuyor ki biraz daha izlemek istemek bizim için gayet doğal bir histir.

Keyifli seyirler.