20 Haziran 2015 Cumartesi

Günün Notları



- Yazmayı daha doğrusu yazarak saçmalamayı özledim. Bugün de canım gayet sıkkın olduğuna göre bence şartlar müsait, hadi bakalım!

- Şu an istediğim tek şey anne karnındaymış gibi güvenle, pencereden esen tatlı bir rüzgar ve arka planda duyduğum klasik müzik sesleri ile birkaç saat hiçbir şey düşünmeden uyuyabilmek.

- Hayatım hep beklemekle geçiyor buna alışkınım da bu aralar çok yoruldum ben bu durumdan. Çocukluğumda sevdiğim bir kitaba ya da oyuncağa kavuşabilmek için bayram harçlıklarını bekledim, öğrenciyken çalışıp biraz para biriktirmek ve sezonda istediğim oyunları izleyebilmek için yaz tatillerini bekledim, sınav sonuçlarını bekledim, arkadaşım olmasını istediğim insanların benim değerimi görebilmesini bekledim, ailemin ne kadar yorulduğumu görebilmesini ve üzerimdeki yükü hafifletmesini bekledim, tahlil ve mr sonuçlarını bekledim derin bir “oh” çekebilmek için, sevebileceğim ve beni sevebilecek bir adamı bekledim, merak ettiğim filmi, konseri, sergiyi, çok istediğim o tatile gidebilmeyi, borçlarımın azalmasını hep umutla bekledim. Hala da bekliyorum çoğunu, sonuçları henüz değişmemiş olsa da... Ama bu kez yorgunum gerçekten.

- Bana göre yaz = sandalet, limonata ve konser demektir. Bu sene çok iyi konser haberleri alamadık henüz bence ondan gelmedi yaz! Hı hı evet.

- O değil de Ercan Kesal’ın Peri Gazozu’nu sakın kalabalıkta okumayın, ağlama garantili kitaplardan. İç acıtıyor.

- Bu arada hala değeri bilinmese de bu ülkede Fazıl Say denilen bir gerçek var. Mutlaka ama mutlaka bir kez olsun konserini izleyin, pişman olmazsınız. 43. İstanbul Müzik Festivali kapsamında Süreyya Operası’nda izlemek benim için büyük şanstı.

- Yine aynı festival sayesinde Aya İrini’de Berlin Filarmoni’nin 12 çellistini izledik, büyüleyici bir geceydi, seyirci hariç!

- Bir sonraki notların daha iç açıcı olması temennimle şimdilik öperim.