29 Aralık 2015 Salı

Özet

Evet bu bir "yılın özeti" içerikli yazı ancak biraz eskiye dönerek başlayacağım. 2009 yılı benim için çok zorlu ve sıkıntılı geçmişti. O günlerden sonra her yıl farklı olacağı umudunu taşıdım, olmadı ancak umudum azalsa da geçen seneye kadar hep vardı. 2015 yılını karşılarken artık yorulmuştum hem de çok yorulmuştum. Zaten yılın ilk ayları beni hiç şaşırtmadı ve üst üste kötü şeyler yaşadım. Hatta 21 Temmuz günü diplerde kalan tüm umut kırıntılarını da silip süpüren şeyler yaşadım. Ancak 22 Temmuz günü hiç beklemediğim anda, beklemediğim yerde, beklenmedik bir şey oldu. O günden beri daha mutlu olduğum bir gerçek. Evet bazı sorunlarım hatta ciddi sorunlarım var hala, çok yüksek miktarda borçlarım, canımı sıkan sağlık sorunlarım, değiştirmek istediğim bir işim, kurtulmak istediğim şeyler hala var ama artık eskisi kadar yük olamıyorlar omuzlarıma. Sanırım ilk kez bir yılı iyi şeyler olsun diye yalvarıp ağlayarak beklemiyorum çünkü iyi bir şey oldu ve olmaya devam ediyor. Dileğim bu mutluluğu ve huzuru getiren insanın hep yanımda olması. Bununla birlikte diğer sorunların biraz olsun azalıp nefes aldırması.

Başta da belirttiğim gibi bu bir yılın özeti ancak Temmuz’a kadar olan kısmında önem taşıyan ya da iyi şeyler olmadığı için maddeler şeklinde özetleyeceğim. Bu yıl hayatımda en çok önem verdiğim şeye kültürel faaliyetlere istediğim kadar zaman ayıramadım ancak bu durumu da Temmuz gibi toparladık şükür!

- Mucize sayısı 1. (22 Temmuz gününe bir kez daha şükür!)

- Hayatımdan çıkan insanların maksimum seviyeye ulaştığı bir yıl oldu. Sağlık olsun, belki de böyle olması gerekiyormuş.

- Bol kahve ve çay tükettiğim hatta bu anlamda rekor kırdığım bir yıldı.

- Minicik de olsa bir tatile gitme şansım da oldu.

- Festivaller ve Başka Sinema sayesinde perdeden 41 film izledim.

- 3 opera ve 1 bale izledim, diğer etkinlikler geçen sezondan kaldığı için ancak bu kadar olabildi.

- 18 oyun izlemişim ve bunu yazarken utanıyorum! Sanırım en az oyun izlediğim sezon bu, not alalım yeni yılda bu durumu değiştirmek için çalışacağım!

- 18 konser. Bu fena olmamış sanki, kendimi müzikle sakinleştirmişim sanırım, ne kadar olduysa artık! :)

- 4 sergi gezmişim, 4 tane de müze. Bu sayı da artmalı.

- En çok üzüldüğüm konu okuma hedefimin çok altında kalmış olmak. Maalesef 50 kitapla bitirdiğim bir yıl oldu. Tabi elimdeki iki kitabı üç gün içinde bitirebilirsem! :)

- Blogda en az yazının olduğu yıl, bunu da değiştirmeli!

Aslında sevmediğim ve zorluk çektiğim bir yıldı ancak Temmuz gibi barıştık kendisiyle. Bunun hatrına iyi dileklerimle özetlemeye çalıştım.

Yeni yıl hepimizin en masum dileklerinin gerçek olduğu bir yıl olur umarım.

23 Kasım 2015 Pazartesi

Günün Notları


Yine uzun bir aradan sonra karşınızdayım! Bu süre içerisinde sezon başladı ve ben de her alanda sezonu açmaya çalıştım. Hepsini unutmaya başlayınca da yazmak aklıma geldi, nihayet! :)

- Bu aralar sık sık sinemaya gidiyorum. Kod Adı U.N.C.L.E., Kara Bela, Mustang, Ali Baba ve 7 Cüceler, Spectre ve Marslı şimdilik aklıma gelenler. İzlediğim için pişman olduğum yok.

- Filmekimi programım çok yoğun değildi ancak güzel filmler izledim. Yeni Ahit, Bayan Amerika, Mantıksız Adam, Saul’un Oğlu, Carol, Knight of Cups ve Gençlik bu festivalde izlediğim filmler. En çok Yeni Ahit’i izlerken eğlendim. Gençlik ise favori filmim oldu.

- Zero sergisine gittim. Beklediğimden daha fazla keyif aldım diyebilirim.

- The Soft Moon, Angel Olsen, Soley, Iron&Wine, Unknown Mortal Orchestra, Hidden Orchestra ve Belle&Sebastian konserlerine gittim. Hepsinden keyif aldım ancak Belle&Sebastian konserinin yeri ayrı.

- Bale sezonunu açmam biraz zaman aldı. İlk haftalarda sergilenen eserleri geçen sezon izlemiştim. Sürekli bilet alıp gidemediğim Afife isimli eseri nihayet izledim. Tavsiye ederim.

- Beyoğlu Sahaf Festivali de geçti. İki kez gittim ve her seferinde uzun süredir aradığım birkaç kitabı bulma şansım oldu.

- Ve elbette tiyatro sezonunu da açtım. Moda Sahne’nin oyunları ile ilgili düşüncelerimi önceki notları okuyanlar bilecektir. Oyunların modernize edilmiş hallerine ısınamıyorum maalesef. En Kısa Gecenin Rüyası’nda da durum değişmedi. Bunu bilerek her defasında izlerim o ayrı. Çünkü hem emeklerine saygım var hem merak ediyorum hem de benim sevmemem iyi olmadığı anlamına gelmiyor elbet!

- Cahide Müzikali’ni izledim. Beklentim farklıydı esasında, biraz daha detay olmasını isterdim.

- Şehir Tiyatroları’nda Ayaktakımı Arasında isimli oyunu izledim ve çok sevdim. 2 saat sürmesine ve karamsar bir dönemi anlatmasına rağmen su gibi akıp gidiyor. Ayrıca salonun klimasını maksimum seviyede açıp seyirciye Rusya havasını hissettiren bir yetkilisi de var! :)

- Zorlu’da The Tiger Lillies Perform Hamlet’i de izleme şansım oldu. İyi ki de oldu! Şu ana kadar birçok Hamlet uyarlaması izledim ancak bu kesinlikle farklı ve keyifliydi.

- Türvak Sinema Tiyatro Müzesi'ni gezdim ve kesinlikle tavsiye ederim. Çok keyifli zaman geçirebileceğiniz, eskileri anabileceğiniz, her bir sinema ya da oyun afişine hayranlıkla bakabileceğiniz bir müze olmuş.

- Bunların dışında bir de minik tatil yaptım. Ağva’da birkaç gün geçirdim, sezon bittiği için çok sessiz, sakin bir tatil oldu. Üşenmeyip zaman ayırmayı başarırsam yazacağım bunu da detaylıca.

- Günün Notları formatına pek uymasa da bir mutluluğu da paylaşmak isterim. Yıllar önce blogda şu yazı ile dileyip beklediğim ancak artık gelmeyeceğine inandığım adam 22 Temmuz günü hayatıma girdi. Hem de şu yazı sayesinde. Tabi bunu anlamam uzun zaman aldı ama beni bekledi, iyi ki bekledi. Şimdi etkinliklere iki kişi koşturup aralarda minik kahve keyifleri yapıyor, yeni Star Wars filmine haftalar öncesinde bilet alıp bekliyor, aynı şeylere gülüp aynı gün ışığında gözlerimizi kısıp aynı yağmurda ıslanıyoruz. Hayatıma girdiği ana şükürler olsun.

Şimdilik haberler böyle. Bir sonraki notlarda görüşmek üzere!

16 Ağustos 2015 Pazar

Günün Notları

Yine uzun bir aradan sonra buradayım. Özlemişim seni blog.

- Sanırım geçirdiğim en kötü ve tatsız yaz bu. Ciddi sağlık sorunları ve ameliyat geçirdiğim o yaz bile bu kadar mutsuz hissetmemiştim kendimi. Bu kadar sıkılmamıştım bir de... Bu nedenle Eylül gelsin diyorum artık.

- Fotoğraf çekmeyi de özlemişim.

- Caz festivali kapsamında Joan Baez konserine gittim. Biletim olduğu halde gitmemeyi düşünüyordum ama iyi ki kendimi ve o keyifsiz iç sesimi dinlememişim!

- Başka Sinema sayesinde Gemma Bovery ve Aç Kalpler’i izledim. İki filmi de beğendim ama özellikle Aç Kalpler’i tavsiye ederim.

- F. Ozon’un filmi Yeni Kız Arkadaşım’ı da vizyonda yakalama şansına eriştim. Çok keyifli bir film olmuş.

- Sezon için haberler gelmeye başladı.

- 5 Eylül’de İstanbul Bienali başlıyor. Detaylar için http://bienal.iksv.org/tr

- Salon İKSV ve Babylon programlarından birkaç konser için biletlerim hazır! Angel Olsen, Soley, Great Lake Swimmers, Unknown Mortal Orchestra, Hidden Orchestra, Oh Land ve My Brightest Diamond için biletler cepte. Bu konserlerden herhangi birinde olacaksanız ses edin bir blog buluşması yapalım. :))

- Farklı bir Hamlet yorumu geliyor ve elbette biletim hazır. Detaylar için http://iksv.org/tr/ozeletkinlikler#1

- Filmekimi için de haberler gelmeye başladı. Şu ana kadar açıklanan tüm filmlere gitmek istiyorum! :)

- İBB Şehir Tiyatroları bu sezon Cyrano de Bergerac ve Üç Kuruşluk Opera’yı oynayacakmış.

- Şimdilik haberler böyle. Yakında görüşelim blog.

20 Haziran 2015 Cumartesi

Günün Notları



- Yazmayı daha doğrusu yazarak saçmalamayı özledim. Bugün de canım gayet sıkkın olduğuna göre bence şartlar müsait, hadi bakalım!

- Şu an istediğim tek şey anne karnındaymış gibi güvenle, pencereden esen tatlı bir rüzgar ve arka planda duyduğum klasik müzik sesleri ile birkaç saat hiçbir şey düşünmeden uyuyabilmek.

- Hayatım hep beklemekle geçiyor buna alışkınım da bu aralar çok yoruldum ben bu durumdan. Çocukluğumda sevdiğim bir kitaba ya da oyuncağa kavuşabilmek için bayram harçlıklarını bekledim, öğrenciyken çalışıp biraz para biriktirmek ve sezonda istediğim oyunları izleyebilmek için yaz tatillerini bekledim, sınav sonuçlarını bekledim, arkadaşım olmasını istediğim insanların benim değerimi görebilmesini bekledim, ailemin ne kadar yorulduğumu görebilmesini ve üzerimdeki yükü hafifletmesini bekledim, tahlil ve mr sonuçlarını bekledim derin bir “oh” çekebilmek için, sevebileceğim ve beni sevebilecek bir adamı bekledim, merak ettiğim filmi, konseri, sergiyi, çok istediğim o tatile gidebilmeyi, borçlarımın azalmasını hep umutla bekledim. Hala da bekliyorum çoğunu, sonuçları henüz değişmemiş olsa da... Ama bu kez yorgunum gerçekten.

- Bana göre yaz = sandalet, limonata ve konser demektir. Bu sene çok iyi konser haberleri alamadık henüz bence ondan gelmedi yaz! Hı hı evet.

- O değil de Ercan Kesal’ın Peri Gazozu’nu sakın kalabalıkta okumayın, ağlama garantili kitaplardan. İç acıtıyor.

- Bu arada hala değeri bilinmese de bu ülkede Fazıl Say denilen bir gerçek var. Mutlaka ama mutlaka bir kez olsun konserini izleyin, pişman olmazsınız. 43. İstanbul Müzik Festivali kapsamında Süreyya Operası’nda izlemek benim için büyük şanstı.

- Yine aynı festival sayesinde Aya İrini’de Berlin Filarmoni’nin 12 çellistini izledik, büyüleyici bir geceydi, seyirci hariç!

- Bir sonraki notların daha iç açıcı olması temennimle şimdilik öperim.

25 Mayıs 2015 Pazartesi

Günün Notları


- Bira Fabrikası, Moda Sahnesi'nin sezon oyunlarından biriydi. Gitmeden önce bloglarda vs çok fazla olumsuz ve bir o kadar da olumlu yorum okudum, ortası yoktu. Moda Sahnesi oyunlarında konu dram ağırlıklı olsa da karikatürize edilmiş halinin baskın çıktığını ve bunun artık bir tarz olduğunu, onlara özgü olduğunu bildiğimden beklentisiz izledim. Ben dram ağırlıklı bir oyunu yine saf dram haliyle izlemek isteyen klasik tiyatro izleyicisiyim. Oyunlara katılmış modern komedi öğeleri beni mutlu etmiyor genelde. O yüzden bu oyun için de "keşke anlattığı konuyu daha az güldürerek anlatsaydı" dedim. Ama bu kötü bir oyun sonucu çıkartan cümlelerden değil, oyun güzel, sahne güzel, oyuncular zaten güzel...

- Komşum Hitler, bu sezon Şehir Tiyatroları'nda izlediğim oyunlardan biri. İmkansız gibi görünen bir durumun nasıl bir şova dönüştüğünü ve insanlara, halka pazarlandığını anlatan oyunlardan. Dekoru çok iyiydi.

- Polar Bear konserini izledim, keyifliydi ama beklentimin altında kaldığını söyleyebilirim.

- Her daim favori etkinliğim olan İstanbul Film Festivali için 30 küsür filme bilet aldım, yıllık izin kullandım ancak geçirdiğim rahatsızlık nedeniyle filmlerin yarısını izleyemedim. İzlediklerim arasında en sevdiklerim Motivasyon Sıfır, Onur, Hayatımın Şarkısı ve Gizli Kusur oldu.

- Ellerimin Arasındaki Hayat, Paşa Paşa Tiyatro, İki Kalas Bir Heves, Diktat, Bülbül Susturulduğunda ve Gülünç Kibarlar bu aralar izlediğim DT oyunları. İçlerinde en çok Diktat'tan etkilendim sanırım. Özellikle yazar isimlerinin sayıldığı sahnesi tekrar tekrar izlemelik.

- ŞT'de Şekerpare'yi izledim. Her repliğe hunharca ve koltukları sarsarak gülen, her sahneye yüksek sesle yorum yapan teyzelerle izlendiğinde asla keyif vermeyecek oyun. Çok uzun ve yer yer sıkıcı. Cumali ve Şekerpare'nin samimi olmayan aşk sahneleri çıkartılsa daha keyifli olabilir. Oyuna dair en akılda kalıcı şey ise kesinlikle dekor. Neyse efendim yine de izleyin, hunharca gülen insanlar yanılıyor olamaz.

- Aylardır konseri olsa diye yazıp durdum nihayet geldi ve izledim. Evet efendim Hindi Zahra'dan bahsediyorum. Yine gelsin yine gidelim.

- Başka Çarşamba sayesinde Çekmeceler'i izledim. İlginç bir film olmuş, etkilenenlerdenim, tavsiye ederim.

- Tiyatro Hal'de Örümcek Kadının Öpücüğü'nü izledim. Çok etkilendiğim bir kitap, oyun ya da film olduğunda yorum yazmak konusunda tıkanıp kalanlardanım. Bu oyunda da aynı şeyi yaşıyorum. Sadece "mutlaka izleyin" diyorum.

- Dhafer Youssef, yakın dönemde dinlemeye başladığım isimlerden. Tesadüf eseri aynı dönemde konseri olduğunu öğrendim ve arkadaşım tarafından davet edildim, şartlar böyleyken gitmemek olmazdı elbette. Kıyaslayabileceğim bir başka canlı performansını izlemediğim için belki de çok keyif aldım konserden. Eğer benim gibi yeni dinlemeye başlamış ya da daha önce konserini izlememiş olanlardansanız bir şans verin derim.

- Blind Guardian konserini izledim. Konsere ve performansa diyecek söz yok, çok çok keyifliydi. Adamlar performansları ile kendilerinden çok daha genç olan seyirciye baskın çıktılar. Yaklaşık 2,5 saat boyunca coştular ve seyirciyi coşturmak için de uğraştılar ama nafile! Her konserden sonra kendi kendime sorduğum bir soru var. Biz ne zaman konser izlemeyi öğreneceğiz?

- Neyse etkinlikler şimdilik bu kadar. Yaz için henüz konser planı yapmadım ama bol bol Başka Sinema filmi olacaktır. Bir sonraki yazıda haber veririm.

- Bir de bazı yollar bazı insanlarla iyi ki keşisiyor!

26 Mart 2015 Perşembe

Günün Notları


Uzun zaman oldu değil mi blog? Bu süreçte çok fazla şey yaptım diyemem ama güzel şeyler izledim, dinledim, güzel kafeler buldum çoğunlukla tek başıma nadiren dostlarımla oturdum, kahve içtim, insanları izledim, yağmuru izledim, kar tanelerini izledim. Üzerime yapışıp kalan hüzünlü halden kurtulmaya ve yakın dönemde yaşadığım şeyleri unutmaya çalıştım ancak boşa harcanan çaba olduğunun farkına vardım. Yaptıklarımı unutmamak adına paylaşayım, şu an bile hatırlamakta zorlanıyorum.

- Moda Sahnesi’nde Roberto Zucco’yu izledim. Bir seri katilin hikayesi denilebilir konusu için, iyi bir oyun ama Roberto karakterini sahnede biraz daha tanımak ve neyi neden yaptığını anlatmak belki daha iyi olabilirdi.

- Lykke Li konserine gittim. Sesini çok seviyorum şarkılarını da elbette. Konser performansı da beklediğimden iyiydi. Tekrar gelirse kaçırmayın derim.

- Brazzaville konserine de gittim ancak keyifsiz bir günümdeydim biraz da yorgundum bu nedenle tamamını izlemeden çıktım. Bu nedenle bir kez daha gitmek istiyorum, neyse ki şanslı olabileceğimiz bir konu sık sık geliyorlar ülkemize.

- Karışık Kaset’i izledim. Kitabına bayılmıştım biliyorsun, filmi sevdim diyemem ama sevmedim de diyemem. Kitapla kıyaslamak bile istemiyorum.

- Ceylan Ertem’in Moda Sahnesi’nde verdiği albüm tanıtım konserine gittim. Ben bu kadını ve şarkılarını seviyorum yahu! Konser de iyiydi elbette.

- Interstellar’ı izledim. Beğenen taraftayım, zamanın nasıl akıp gittiğini hissetmeden, mantık hatası var mı yok mu diye sorgulamadan izledim o yüzden gayet iyiydi diyebilirim.

- Ane Brun konserine gittim. Bu konser benim için garip bir gün/anı olarak kalacak hep, bunu çok iyi biliyorum. O gün yağan yağmur, konserde söylenen şarkılar, kapıya gözünü dikmiş gelmeyecek birini bekleyen ben, konserden sonra yağmur altında yürümek ve dökülen gözyaşı olarak kalacak hafızamda.

- Uyurgezer Kız operasını izledim. Büyük bölümü hüzünlü bir hikaye olmasına rağmen, sıkmadan, keyifle izlettirdi kendini. Çok sevdim, gönül rahatlığı ile tavsiye ederim.

- Sırça Hayvan Koleksiyonu’nu izledim. Dekor ve sahnelenme şeklini çok sevdim. Oyun da iyiydi.

- La Traviata’yı izledim. İş çıkışı gittiğim için yetişemedim sanıyordum ancak baktım ki kapılar hala açık, daldım içeriye. Gösterilerin birkaç dakika geç başlamasına söylenmeyeceğim artık, sonuçta birilerine yarıyor bu durum. :)

- Kuş Kafesi’ni izledim. Akla Kara Tiyatro gerçekten sevdiğim ekiplerden. Her sezon mutlaka eğlenceli bir oyun çıkartıyorlar. Bu oyun da eğlenceliydi.

- Metot’u izledim. Oyuncular şahaneydi, oyun da iyiydi. 2 saatin üzerinde ve tek perde olmasına rağmen zaman nasıl geçiyor anlamıyorsunuz.

- Gaye Su Akyol konserine gittim. Tarzını seviyorum, konser de keyifliydi.

- Aşk İksiri’ni izledim. Sezonun eğlenceli operalarındandı, tavsiye ederim.

- Ifİstanbul’da maalesef sadece bir film izledim, Kabile. İç acıtan, can yakan sahneleri vardı, çok gerçekti.

- Sabah seanslarında sinemaya gitmeyi çok seviyorum ancak uzun zamandır yapamamıştım. Geçtiğimiz haftalarda başardım ve Birdman’i izledim. Aynı gün Sylvia balesini ve Moddi konserini de izledim. Çok keyifli bir gündü.

Evet blog, Mart ayına kadar yaptıklarım bunlar. Elbette izlediğim filmler, okuduğum kitaplar var ama hepsini yazmak zor. Mart sonrasını da bir ara yazarız artık. :)