1 Şubat 2016 Pazartesi

Özet



Her yıl Aralık ayında o yılın muhasebesini yapmayı sevenlerdenim. Ancak ameliyat sonrası başlayan unutkanlık halim nedeniyle blog ya da ajandamda kayıtlı olmayan çoğu şeyi anımsamak zorlaştı. Bunu aşmak için elimden geldiğince not tutuyor, kaydediyor ve sevmediğim halde daha sonra kolaylıkla ulaşabilmek adına yer bildirimleri yapıyorum. Özellikle Ağustos ayından beri hayatımı güzelleştiren insanın da etkisiyle kayda alınacak şeyler arttı. Bu da daha fazla not tutmak, daha çok yazmak ve hep hatırlamak demek. Bu bir şuraya gittik, bunu izledik, aaa bak orası çok iyidir yazısı gibi görünecek olsa da altında çok daha fazlası olan ve yazan ve okuyan öznelerinin satır aralarında bol bol sırıtacağı bir yazı.

Efendim, yeni yılı kutlama şansını ancak 1 Ocak'ta yakalayan bir çift olarak ilk hedefimiz yıla birlikte kahvaltı ederek başlamak idi. Bunun için Beşiktaş'ta kahvaltıcıların olduğu sokağı seçtik ama yılın ve sabahın ilk saatleri olmasına ve yoğun kar yağışına rağmen kahvaltı edecek mekan bulamadık. (Kafelerin dışındaki uzun kuyruklara değinmek bile istemiyorum!) Biz de ayaklarımızın bizi götürdüğü yere giderek, küçük ve sakin bir mekan bulup çayın sıcaklığına kendimizi bıraktık. Akşam için ise hedefimiz Nevizade'de yer alan İmroz oldu. Rakı ve mezelerin güzel ancak garsonun suratsız olduğu (hayır garsonun sürekli sırıtmasını beklemiyoruz) bir mekan olsa da bizim keyfimiz iyiydi o yüzden tekrar gidilmesi sakıncalı olmayan yerlerimize eklendi.

Kar ve soğuk havayı sevmenin avantajını kullanıp çoğu insanın eve tıkılıp kaldığı günlerde sürekli dışarıda vakit geçirdik. Bunlardan birini de İstanbul Modern sergilerini gezerek değerlendirdik. Sergiden önce yaptığımız kartopu savaşına da değinmemek olmaz.

Yeni yılın ilk haftası pek sevdiğim dönemlerdendir, bunda doğum günümün bu hafta içinde yer alması da etkili elbette. Bu yıl pek şımartıldığım günlerden biri olarak kayıtlarımıza geçti o gün. Varlığı yeterli bir mutluluk sebebi değilmiş gibi bir de düşünceli ve bol sürprizli halleri ile günümü güzelleştiren sevgiliye bir kez daha teşekkürlerimi sunarım.

Yılın ilk oyununu İBB Şehir Tiyatroları'nda, sevgilim ve kardeşimle birlikte izledim. Kısasa Kısas iyi bir oyun efem, tavsiye ederim. O akşam yanımıza arkadaşlarımızı da alarak Beylerbeyi'ndeki İnciraltı Meyhanesi'ne gittik. Çok güzel bir mekan, tekrar tekrar gidilesi. O güne de pek yakıştı.

Bu ay genel olarak çok keyifli geçse de 20 Ocak Çarşamba gününü özellikle yazmak ve hep hatırlamak isterim. O gün hem uzun süredir aradığımız ve hep aklımızın bir köşesini gıdıklayan analog fotoğraf makinelerimize kavuştuk hem de minik minik güzel haberler aldık. Özellikle umutsuzluğa kapıldığımız günlerde tekrar iyi hissedebilmek adına yazdım. Evet efendim artık birer Canon AV-1 sahibiyiz ve pek şanslı çıkarak inanılmaz temiz iki makineyi kısa süre içinde bulduk, ilk filmlerimiz de banyodan geldi sonuçlar beklediğimizden çok daha iyi. Onlar için ayrıca bir yazı hazırlamak da planlarımız dahilinde.

Ay içinde sadece iki kez sinemaya gidebildik. The Hateful Eight ve The Revenant'ı izledik. İkisini de beğendim.

Geçtiğimiz hafta bir Sirkeci - Beyazıt turu yaptık. Çok uzun süredir gitmediğim ve özlediğim yerlerdendi. Eski günleri anıp, fotoğraf çekerek çıktık yokuşu, şansımıza soğuk ama güneşli bir gündü. Yolumuz Vefa Bozacısı'na kadar uzandı. Keyifli bir gündü.

Bu Cumartesi ise yine soğuk havaya aldırmadan makineleri ve filmlerimizi alıp vapura koştuk, yaklaşık 1,5 saatlik vapur yolculuğu ve Büyükada bize iyi geldi. En kısa zamanda o günü detaylı anlatmak da hedeflerim arasında! :)

Ocak ayının özeti az etkinlik, bol yürüyüş, fotoğraf ve aşk oldu.

Kısa zamanda görüşmek üzere!