31 Mart 2013 Pazar

Ceylan Ertem




Ceylan Ertem, sevgili Ceren ve blogu sayesinde tanıştığım ve çok sevdiğim seslerden biri. Hatta üşenmedim baktım Ceren'in şuradaki 2010 tarihli yazısında görmüşüm.

Dinledikten sonra vazgeçmek mümkün değil tabi, Ütopyalar Güzeldir albümünü ve diğer şarkılarını canlı dinlemek için konser tarihlerini takip ediyordum ancak akşam vardiyasında olmamdan dolayı bir türlü uygun tarih yakalayamadım.

Ancak geçtiğimiz Cuma günü Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde Sezen Aksu Tribute konseri vardı, izinli olmamdan dolayı bu fırsat kaçmaz dedik ve aldık biletlerimizi.

Ceylan Ertem, sahnede çok enerjik ve sempatik. Tavırları çok doğal, arkadaşları ile iletişimini izlemek bile keyifliydi.

Yanlış anımsamıyorsam 2 tanesi Murat Çopur tarafından seslendirilmek üzere toplam 19 şarkı çaldılar. Hepimizin mutlaka bir anısına eşlik etmiş Sezen şarkıları; Güllerim Soldu, Vazgeçtim, Onu Alma Beni Al, Kalbim Ege'de Kaldı, Tutsak, Kolay Değil, sözlerinin büyük kısmının beni anlattığına inandığım Adem Olan Anlar :) ve uzun süredir dinlemediğim hatta beynimin tozlu raflarında unutulmuş olan Lunapark...

Her ne kadar uzun süresine rağmen yorgunluğumu kat be kat artırmış olsa da kulaklarımıza ve bize çok iyi gelen bir konser oldu.

25 Mart 2013 Pazartesi

Kırmızı


Devlet tiyatrolarında geçen sene izlemek istediğim ancak bir türlü fırsat bulamadığım, ressam Mark Rothko ile ilgili bir oyun. Ünlü bir restaurant için verilen resim siparişini hazırlarken yardımcı olması amacıyla yanına bir asistan alması, resimlerin yapılış süreci ve bu süreçte asistanı ile resim, sanat, edebiyat ve müzik üzerine yaptığı sohbetlerden oluşuyor.

Dekor, özellikle de pencere kısmı çok başarılı. Dört mevsim teması çok iyiydi. Müzik, oyuna çok yakışmıştı, özenle seçildiği belli. Metinde geçen ışık oyunları ile ilgili kısım ve sonrasındaki ışık oyunları da keyifliydi.

Resim ile ilgilenen, edebiyatı seven, klasik müzikten hoşlanan, tiyatroda sadece kahkaha aramayan herkesin çok büyük keyifle izleyebileceği bir oyun.

Bir de çay gibi demlendikçe tadı artan bir oyun, üzerine düşündükçe daha fazla anlaşılır ve keyif veren bir hal aldı.

Keyifli seyirler.

17 Mart 2013 Pazar

Günün Notları





- İstanbul için en sevdiğim etkinliğin başlamasına az kaldı, 9 tane film için biletlerim hazır.

- Gitmeyi çok istediğim filmlerden "Sen Aydınlatırsın Geceyi" için bilet bulamadım, üzücü.

- Andre Rieu konser için İstanbul'a geliyor ancak konser biletleri oldukça pahalı, gitmem zor gibi :(

- Chill Out Festival 19 Mayıs'ta, Tindersticks ve Nouvelle Vague geliyor!

- Babylon Soundgarden ise 25 Mayıs'ta, Kings of Convenience da orada olacak!

- O değil de New York Filarmoni Orkestrası konserine de biletim olsaydı keşke...

- Ruby Sparks'ı izledim bugün, tavsiye ederim.

- Filmde daktilo sahnelerini görünce daktilo alma isteğim geri döndü.

- Şu ana kadar biriktirdiğim konser, tiyatro, festival biletlerimi ve bazı ıvır zıvırı bir deftere yapıştırdım, yanlarına da küçük ve önemli anları hatırlatan notlar yazdım. Güzel oldu. En azından bazı şeyleri unutmamam için yardımcı olacak.

- Psikodrama dersinin sonunda hocamızın verdiği sözde hediyeler vardı. O kağıdı buldum geçen gün. Bana "cesaret" hediye etmiş. Bende hiç olmadığını o kalabalık sınıfta toplam 16 saatlik derste anlamıştı.

- Özlemekten yoruldum...

- Bir de bazı şeyleri ertelemekten...

- Nisan'da bir hafta izinli olacağım, biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Özellikle de kafamı dinlemeye.

- En yakın arkadaşlarımdan biri artık başka bir şehirde yaşayacak, kendine bir yol çizdi. Şimdi kendimi daha da yalnız hissediyorum.

- Bir de şöyle bir şey var;

Dün sabaha karşı kendimle konuştum.
Ben hep kendime çıkan bir yokuştum.
Yokuşun başında bir düşman vardı.
Onu vurmaya gittim kendimle vuruştum.

14 Mart 2013 Perşembe

Zengin Mutfağı




"İnsan kime hizmet ettiğini düşünmeli..."


Oyun eski pehlivan Lütfü Usta'nın bize yani seyirciye yönelttiği bir soru ile başlıyor. Kendisi uzun yıllar aşçı olarak çalıştığı ve Kerim Bey'e ait olan evden ayrılmak üzeredir, kararını vermiştir ama yine de danışmak ister. Ardından ayrılma kararını vermesine sebep olan olayları ve değişimi anlatmaya başlar.

İlk gösterimi Aralık ayında yapılan oyun talihsiz bir şekilde programdan kaldırılmıştı ancak Mart ayına ait programda görünce hiç düşünmeden aldım biletimi.

Birkaç yıl önce aynı isimli filmi izlemiştim. Lütfü Usta rolünde Şener Şen vardı. Çok sevmiştim. Oyunun ismini ilk kez programda görünce de çok heyecanlanmıştım. Boşuna değilmiş. Oyunun her anı, oyuncular, teknik ekip ve sahneleniş tarzı çok çok başarılı. Gözlerimizin dolduğu, buruk hissettiğimiz, hatta ağladığımız anları kadar kahkalarla güldüğümüz anları da unutulmazdı. Vermek istediği mesajı hiç dolandırmadan ve sıkmadan veren bir oyun. Benim için en az iki kez izlemek isteyeceğim, ayakta alkışlanması gereken bir oyun.

Mart ayının devamında görünmüyor ama yakaladığınız ilk anda mutlaka izleyin.

Keyifli seyirler.

7 Mart 2013 Perşembe

Blog Buluşması - 2



Belki de aylar önce olması gereken bir buluşma gerçekleşti geçtiğimiz ay, edabellaa ve kutupayusu ile buluştuk, tanıştık, bol bol konuştuk. En sevdiğim blogların sahibeleri artık bunun ötesinde, birer arkadaş benim için. En kısa zamanda farklı planlarla tekrar buluşmak dileğim.

Günden kalanlar

- Ara Kafe

- Hediyeler

- Karaköy

- Ara sokaklar

- Bol fotoğraf

- Karabatak Kafe

- Salt Beyoğlu

- Mısır Apartmanı

- Bol gevezelik

- Bol bol yürümek

Blog insanları güzeldir, blog insanları düşüncelidir, blog buluşmaları ise candır. Koruyunuz ve bu geleneği devam ettiriniz.

4 Mart 2013 Pazartesi

Biraz Tiyatro



Tanrı

Yazarı tarafından finali henüz yazılamamış bir oyunda sıkışıp kalan Antik Yunan karakterleri, oyunlarına bir final bulmaya çalışmaktadır. Ancak bunu sahnede yani seyirci önünde yapmak zorundadırlar. Çünkü oyun başlamıştır. Seyirciler, başka bir zamana ait İstanbul'da yaşayan insanlardır ve onlar da tıpkı oyuncular gibi bir yazar tarafından yazılmıştır.

İki farklı zaman ve insan topluluğu bir araya gelir ve sahnede işler karışır.

Tiyatro Akla Kara oyunlarını sevdiğimi her defasında dile getiriyorum. Bu oyun da onlardan biri. Aynı zamanda Woody Allen'a ait bir oyun.


Önce Bir Boşluk Oldu Kalp Gidince Ama Şimdi İyi

Dijana, Ukrayna'dan Türkiye'ye, zengin bir evde bakıcı olarak çalışma umuduyla gelir. Arkadaşı aracılığı ile tanıştığı Mustafa'ya aşık olur. O andan itibaren olaylar beklemediği bir yola girer, pasaportu elinden alınır ve fuhuşa zorlanır.

Oyun, insan tacirlerinin hapsindeki Dijana'yı üç farklı zaman ve mekanda anlatıyor. Her ne kadar iç burkan bir konu olsa da Dijana'nın umudu ve çocuksu halleri gülümseme sebebi oluyor.

Mutlaka izlemeniz dileğiyle.

Not: Oyundan çıktıktan sonra içinize oturacak sıkıntıyı hafifletmek için uzun bir yürüyüşe ihtiyacınız olacak.


Michelangelo

Michelangelo Buonarroti hepimizin bildiği gibi muhteşem eserlere sahip, ressam, heykeltraş, başarılı bir Rönesans dönemi sanatçısı. Peki Michelangelo yani Michele kim? Düşünceleri, duyguları, hırsları, korkuları neler? Nasıl bir insan? Muhteşem Pieta ya da Sistine Şapeli ile uğraşırken bir sanatçının karşılaşabildiği zorlukların yanı sıra yaşadıkları neler?

Oyun, yazarının da açıkladığı gibi sanatçının insani yönünü ele alıyor. Atilla Şendil, bir an deli, bazen yakın arkadaş, biraz dahi hatta tutkulu ama her daim hissederek oynuyor. Dekor ise muhteşem. Zaten Tekel Sahnesi adeta bu tür oyunlar için var.

Oyunun final sahnesi ise benim için çok etkileyiciydi. Bir kez daha izlemek istediğim oyunlardan.

Keyifli seyirler.