27 Ocak 2014 Pazartesi

Anish Kapoor İstanbul'da

İlk olarak Aralık ayında gitmeye karar vermiş ancak bazı aksilikler nedeniyle gidememiştim. Serginin süresi uzatılınca şansı kaçırmamak gerek diyerek bir Pazar günü çıktım yola. Daha gitmeden, sergiyi görmek için bu kadar çaba harcamadan biliyordum benim sevdiğim tarzda bir sergi olmadığını, çünkü bildiğim eserleri bana hitap etmiyor. Ancak bu durum sergiyi görme isteğimin önüne geçemez. Sergiden çıktığımda da düşüncem değişmedi.

Eserlerinin -bence- ortak noktası, izleyicisi üzerinde bıraktığı duygu yani onlara dokunma isteğiydi. Özellikle sergi fotoğraflarında da görülen eserleri insanda bilinmeyen kısma ulaşma isteği yaratıyor. Sanki orada Alice'in harikalar diyarı saklıymış gibi! Sergiden birkaç gün sonra arkadaşımın okuduğu bir habere göre sanatçının amacı da buymuş, belli ki amaca ulaşmış.

18 Ocak 2014 Cumartesi

Aralık Konserleri

Aralık ayında üç güzel konser izledim ancak yazma sırası yeni geldi. (Hiç öyle bakma blog, şu aralar seninle gerektiği kadar ilgilenemediğimin farkındayım zaten. Aklım başka yerde misafir şu aralar. Anlayışına sığınıyorum!)

Geç olsun güç olmasın mantığı ve madem buralar benim dijital günlüğüm öyleyse yazayım da hatırlamak kolay olsun bahanesini harmanlayıp başlıyorum yazmaya.

Efendim bildiğiniz üzere Aralık ayında İstanbul konser takvimi pek hareketliydi. İçinden seçtiklerim ise beni fazlasıyla memnun etti. Sırasıyla Avishai Cohen, Fallulah ve İDOB Yeni Yıl Konseri, hem kulağımı, hem ruhumu fazlasıyla doyuran ve mutlu eden konserlerdi.


Avishai Cohen, uzun süredir dinlediğim ve pek sevdiğim müzisyenlerdendir. Birkaç yıl önce farklı bir konserine gitme çabam başarısızlık ile sonuçlanmıştı. Ancak bu kez şartları zorladım ve buna fazlası ile değdi. Babylon’un sessiz konserlerinden biriydi ve arada bir böğürerek küfürler savuran bir insanımsı dışında sorun çıkartan seyirci de olmadı, herkes gayet müzikle ilgili ve mutluydu.

Bir sonraki gün ise Salon’da Fallulah’ı dinleme fırsatım oldu. Kendisinin Türkiye’de verdiği ilk konserdi yanılmıyorsam. Ancak kesinlikle devamı olacaktır. İnanılmaz bir sahne enerjisi vardı. Ayrıca gayet samimiydi. İlerleyen dönemlerde isminin daha çok duyulacağına inanıyorum. Dinlemekten çekinmeyiniz lütfen.


Aralık konserleri içinde en çok keyif vereni ise İDOB Yeni Yıl Konseri idi. İlk kez İDOB konseri izledim, ancak bundan sonraki konserlerini kaçırmamak için uğraşacağım kesin! Programda neler vardı neler, Hayvanlar Karnavalı, Carmen, Fındıkkıran ve çok daha fazlası. Bir de klasik müzik sanatçısı ile izleyicisinin iletişimine bayılıyorum. İyi ki izlemişim diyor ve bir sonrakini sabırsızlıkla bekliyorum.

Efendim içinizin nota dolacağı güzel bir yıl ve etkinlik takvimi dileyerek bir sonraki yazıda buluşana kadar hoş kalın diyorum.

10 Ocak 2014 Cuma

Çehov Makinesi



Çehov’un kitaplarını okumayan biri olsanız da karakterlerini bir yerlerde duymuş olabilirsiniz. En azından Vanya Dayı, Üç Kız Kardeş, Vişne Bahçesi gibi birçok kez sahneye uğrayan eserlerini izlemiş olma ihtimaliniz de var. Eğer yazarın tarzına aşinaysanız ya da karakterlerini seviyorsanız, gelebileceğiniz en iyi oyunlardan birindesiniz. Ancak Çehov sizin için uygun bir yazar değilse, kitaplarını ya da oyunları sıkıcı buluyorsanız üzgünüm yanlış oyundasınız. (Oyun esnasında ya da arada çıkan seyirciler bunu ispatladı sanırım.) Ancak yazarın ve karakterlerinin hayranı iseniz muhteşem bir seyir zevkine hazır olun! Yaklaşık 2,5 saat boyunca tanıdık Çehov karakterlerinin yazarı köşeye sıkıştırmasını keyifle izleyebilirsiniz.

İki sezon boyunca tam 5 kez bilet alıp her defasında karşılaştığım bir aksilik nedeniyle gidemediğim oyuna 6.kez bilet alarak gidebildim ve bu kadar ısrara değdiğine inanıyorum. Benim için keyifli bir oyundu, umarım sizin için de öyle olur.

5 Ocak 2014 Pazar

İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet

Kenter Tiyatrosu'nun yeni oyunu, Shakespeare'in 450. doğum günü için bir armağan.

Constance, yıllardır terfi beklediği üniversitede asistan olarak çalışan, aynı zamanda Shakespeare üzerine tez yazan biridir. Ona göre Shakespeare’in ünlü iki tragedyası “Romeo ve Juliet” ile “Othello” aslında birer komedi olarak yazılmış ancak sonradan değiştirilmiştir. Tezle ilgili umutsuzluğa kapılıp, yazdıklarını çöpe fırlattığı bir anda kendini birden Shakespeare’in dünyası içinde bulur. Acaba tragedyalardaki soytarıyı bulup, felaketleri önlemeyi ve oyunların kaderini değiştirmeyi başarabilecek midir?

Oyunu sahnelendiği ilk hafta izledim, bu nedenle tam olarak pişmemişti diyebilirim ancak yine de keyif aldım. Bunda hem Kenter Tiyatrosu ile ilgili gönül bağım hem de Shakespeare ile ilgili olması etkili. Ancak zamanla daha da iyi olacağı kesin.

Keyifli seyirler.

2 Ocak 2014 Perşembe

Günün Notları



-Efendim öncelikle mutlu yıllar, güzel günler diliyorum!

-Uzun süredir yazmıyor olmama sitem eden herkese teşekkür ederim, özellikle iki tanesini öperim! Onlar kendilerini bilir!

-Üşengeçlik konusunda tavan yaptığım dönemlerden birinin aynı zamanda en çok çalıştığım hatta hırsla çalıştığım döneme denk gelmiş olması da pek manidar.

-Bu arada kitap okumaya fazla zaman ayıramadığım için mutsuz olduğumu da eklemeden geçemeyeceğim.

-Etkinlik konusunda da durum pek iç açıcı değil, sadece dört oyun, üç konser, iki opera ve bir bale izleyebildim sezon açıldığından beri. Birkaç tane de festival filmi var. Eski hızımı özledim.

-Bu sene geride kalan seneyle ilgili bir bilanço yapmadım, kötü sonuçları tekrar tekrar dile getirip, acıyı tazelemek gereksiz.

-Ancak yeni yıldan daha doğrusu yeni yılda kendimden umutluyum! Bir sürü yeni yıl planım olduğu bir gerçek. Bu kez planda kalmayıp icraate dönmesi için daha fazla çalışacağım da...

-Bu arada güzel konser haberleri var, ben 14 Mart Thee Silver Mt. Zion Memorial Orchestra ve 29 Mart Wye Oak konserleri için biletlerimi aldım, sizi de beklerim!

-Yeni yıl için bir sürü güzel kartpostal gönderdim ve aldım. İyi dileklerini sunan herkese teşekkür ederim!

-Başka Sinema etkinliğine hala katılmayanınız varsa teessüf ederim! Ocak filmlerinden en az biri mutlaka ilginizi çekecektir bir bakın derim! http://www.baskasinema.com/

-Sinema demişken, Sinema dergisinin kapatılmasına ne kadar üzüldüğümü de belirtmek isterim!

-Uzun çalışma saatleri sonrası eve geldiğimde karşılaştığım paketle, daha doğrusu paketten ziyade beni düşünmesi ile mutlu eden Eda’ya da ayrıca teşekkür ederim. Bir de özlediğimi belirtmeden geçemeyeceğim!

-Şimdi kendime güzel bir Türk kahvesi yapmak için yeni yılın ilk “Günün Notları”nı burada bırakıyorum. En kısa sürede etkinlik yazılarında görüşebilmek dileğimle. Sevgilerimi sunarım!